gülümsemeyi severim

Yoğun günler, şenlik,  ödül töreni derken, geçti bir hafta daha hayattan. Seviyorum dolu dolu yaşamayı, her anın tadını çıkarmaya, yorgunluktan gözlerimi açık tutmakta zorlanmayı.. ben evi otel olarak kullanmayı tercih edenlerdenim, hayatın sokakta aktığını düşünenlerden, dört duvarın sadece kale olduğunu hisedenlerden.. kazanmak için savaşmak lazım, kalede oturularak kazanılmaz ki...

Geçen postta bahsettiğim "Kavaklıderem Derneği Bahar Şenliği" benim için muhteşem geçti, Ankaralı blog yazarları ile tanışmak, kelimelerini sevdiğin kişilerin sesleri ve görüntüleri ile tabloyu tamamlamak..

Sevgili didi'm, kendisi için kullandığım takma ismi tercihen üç ayda bir değiştiriyorum ve o her seferinde yeni ismine kısa sürede alışıp,kabul ediyor,http://www.journeytoblue.com/ ile beraber o ikinci el  ürün satışı yaptık, 3 sezondur dolabımda duran ve kullanmadığın hiçbir şeyey gerçekten ihtiyacın yoktur felsefesinden yola çıkarak, o kıyafetlerini sattı ben ise ikinci el akseuarlarımı... Aksesuarlar ile ilgili hikayelerimi paylaştım, satın alanlara, her seferinde aynı dilek ile bitirdim konuşmanı, neye ihtiyacınız varsa onu getirsin bu kolye,küpe size... blogu okuyan çok tatlı genç kızlar ile tanıştım, ben kimse okumazsa okumazsın, ben yazıyorum derken, bir tatlı sorumluluk hisettim, habersiz bırakmamalıyım onları diye..



En güzel olanı, biz çok eğlendik o cumartesi günü parkta, belki park olmasından, belki kuğulardan, belki yağmurun yağmak için standları toplamamızı beklemesinden çocuklar gibi şendik. Daha sık buluşmaya karar verdik, ayda bir buluşalım, konsept buluşmalar yapalım dedik.. Detaylar,pek yakında ...

Şenlikte alışveriş yapma imkanı da buldum ben,sevgili elif'in http://www.fashionbypride.com/ hello kitty'in en sevimli halini boyadığı ve pembe kurdeleli bağcıklar yaptığı benbeyaz tasarım bir spor ayakkabım oldu. Beni tanıyanlar bilirler, ben topuklu ayakkabı kızıyım, ben bir spor ayakkabı aldıysam gerçekten aşık olmuşumdur..




İki süper blog yazarı ile tanıştım, benim gibi mutfak ile ilişkisini mesafeli tutan kişiler için , "sanatçı" diye nitelendirebilceğin kadınlarla.. sabahtan kalkıp sant eserlerini pişirmişler fırınlarında, sıcak sıcak getirdiler şenliğe.. http://mineninnotlari.blogspot.com/ ve http://acemiashci.blogspot.com/



İsmini saymayı unuttuklarım varsa, özür dilerim.. bu güzel hafta sonu için hepinize çok teşekkür ederim.Biz bu cumartesi hem tanıştık hem de elde ettiğimiz gelirleri Kavaklıdere'm Derneğine bırakarak, şehrimizin güzelleşmesine katkıda bulunduk..




Ankara'yı seven ve Ankara'nın sevilmesi gereken bir şehir olduğunu düşünen zeytin ezmesi olarak, bu cumartesi planınız yoksa, uyandıktan sonra Kuğulu Park'ta bir yürüyüşün yapın derim ben...Şehirin ortasında doğa ile karşılaşmak, mutlu olmak için, çocuk seslerini dinleyin, hatta utanmayın sizde sallanın salıncakta, ben nerede bir salıncak görsem, sallanmadan duramam ki...

Öptüm,bye...

hafta sonu planı

blog dünyası ile onun  http://www.journeytoblue.com/ sayesinde tanıştım, onun blogu sayfa sayfa okudum bir gecede... bilgisayar konusunda,hayat konusunda, kitaplar konusunda takıldığım bir şey olduğu an onun kapısı çaldım, çalıyorum ve çalmaya devam etmeyi planlıyorum bazen kahkahalar atmak bazen de ve şimdi biz onunla; 18 Haziran Cumartesi günü Kavaklıdere'm derneğinin düzenlediği Bahar Şenliği'ne  katılıyoruz..Ankara'lı blog yazarlarının tanışmasını amaçlayan şenlikte biz didi ile ikinci el eşyalar satıcaz...Daha detaylı bilgi http://acemiashci.blogspot.com/ belki bana uğurlu gelen o toka, sana da uğurlu gelir... Standımızda şirin ikramlarımız olucak,gelirsen bize uğramayı unutma olur mu? Bu arada beni nasıl mı tanıyacaksın??


Çizimleri kadar şirin olduğunu tahmin ettiğim http://goksuk.blogspot.com/ sayesinde, standımızda beni bu resim temsil ediyor..

Saat 14.00 da başlayacak olan şenlik, hafta sonu çalışanları da düşünmüş gibi ...

öptüm,bye..



seni gördün televizyonda..

dün akşam bir film izledim ve seni çok iyi anladım eski arkadaşım.. seni anlamak için hep çabalamıştım, kendimce çıkarımlarda bulunmuş, öngörüler yazmıştım, hiçbiri tutmadı. nedeni ben dün anladım. ben dün senin dört duvar arasında neler yaşadığını izledim beyaz camdan.. seni afettim demiyourm, diyemiyorum hala güzel çocuk ancak anladım seni.

seni bana anlatan filmin ismi de çok manidar geldi bana."Çoğunluk"




Filmin yönetmeni  Seren Yüce ve film 2010 yılında düzenlenen Altın Portakal ödül töreninde en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi erkek oyuncu ödüllerini aldı.  Filmin konusu,evin küçük erkek çocuğunun ergenlikte tıkalı kalması üzerine kurulu. Otoriter ve sevgisiz bir baba, silik bir annenin yetiştirmeye çalıştığı çocuk, bir türlü büyüyemez, yaptıklarının sorumluluğunu alabilen yetişkin kısmına geçemez, aslında geçmekte çok istemez. Daha kolaydır hayat sürekli arkanı toplayan birileri varken... En ufak bir güç şanşı geçtiğinde eline, zalim olmaktan korkmaz ama sonrasında tek başına çay içerken ya başıma birşey gelirse paranoyaları bırakmaz onu yalnız...

Filmi izledim ve etkilendim, seni anladım küçük adam , babanın gölgesinde yeşermeye çalıştığını senin güneşe ihtiyacın olduğunuı ancak ya yanarsan diye sürekli kuru ve serin ortamda tutulduğunu..

Mükemmel çift, onlar mı?

her kız çocuğunun en eşşisz oyuncağıdır güzellik kraliçesi barbie..o her zaman mükemmel görünür ve her zaman kazanan O'dur, ortamın en yakışıklı ve çoğunluk ile ortamın tek erkeği ile tutkulu bir aşk yaşar ve hikaye hep mutlu son ile biter, küçükken oynanan oyunlarda..

peki gerçek hayatta, böyle mi devam eder oyunlar? gerçek hayatta oyunlar çok daha tatiksel şekilde gelişiyor ve ancak erken kesersen filmi mutlu son oluyor. gerçek hayatta barbieler kuaför yardımı  ve psikolojik destek ile ayakta dururken, ken ise beyni yerine vucüt kaslarını şekilllendirmek için spor salonuna bağımlı bir yaşam sürüyor. bunun farkında olan barbie nin üretici firması Mattel, 2004 yılı  içersinde barbie ile ken in yollarını  bir basın bülteni ile ayırmışlardı. Seviyeli ayrılık haberi için, http://www.foxnews.com/story/0,2933,111234,00.html

ayrılık sonrası acısını ,iki tarfata kendi köşelerinde atlatmaya çalışırken yıllar yıllar geçmiş ayrılık üzerinden, Toy Story 3 filmine kadar hiç karşılaşmamışlar, filmde başlayan minik flört, sosyal medyayı da etkin kullanan firma sayesinde forumlarda Barbie Ken e dönsün mü anketi olarak yerini almıştı. Ken bir hayal dünyası kahramı olduğunu tekrar hatırlayrak, tüm romantik komedi film hilelerini kullanmış. Serenat yapmış, boydan boya ilanlar vermiş Barbie beni affet demiş, cümelenin tam hali  “Barbie, plastikten olabiliriz ama aşkımız gerçek.”


Barbie henüz kararını vermemişken,Ken öyle bir şey duydu ki, yaptığı herşeye pişman oldu.. http://www.greenpeace.org/turkey/tr/news/barbie-ormanlari-katlediyor-080611/


Ben ise hala gerçek aşka inan iflah olmayı istemeyen bir romantiğim, Barbie ile Ken barışsın, ormanlarda yok olmasın istiyorum.

Öptüm,bye...

bunu yapan bunu da yaptı...

Sosyal medyanın hzılı yükleşinin en tavan yaptığı bugünlerde, yeni trend olan tumblr e katılmadan olmaz dedim ve işte karşınızda http://otuzikidis.tumblr.com/

Blogumda ne kadar Ankara'dan bahsediyorsam, tumblr adresimde kendimden o kadar bahsedicem, belki eğlenceli, belki sıradan, belki masalsı bir şeyler çıkar karşına,eğer bakarsan..



Biriktirdiğim, bana mutluluk veren, resimleri paylaşıcam,aslında sadece kendimi rahatlatmaya çalışıcam.

Öptüm,bye...

altını çizdiklerim...

demiştim ya, önce ki postlarımdan bir tanesinde... huzuru ve mutluluğu başka insanlarda değil, kendimde, resimlerde,kelimelerde bulmaya çalışıyorum..."alıntılama" etiketli yazının amacı, bir gün o kadar çok olacaklar ki, ben cümleleri ard arada dizip birbirine geçen zincir bir roman birleştirmeyi hayal ediyorum.Benim tek katkım tüm o cümlelerini beğenen, bir araya getiren olmak, ancak cümle yapısına tek bir kelime eklemeden ve çıkarmadan.. mümkün olur mu bilmiyorum , denemeye değer :))

alıntıların aldığım ilk kitap , Nil Karaibrahimgil'in köşe yazılarının bir araya gelmesinden oluşan "Nil'in Kelebekleri"Kitaptaki her yazıyı temsil eden bir ağaç var internet sitesinde, ağaçları görmek ve onlara sevgi,ilgi vermek için http://www.nilinkelebekleri.com/




zeytin ezmesi neler beğenmiş??

-bana sorarsanız hayat sadece "an"lardan ibaret.Bu "an"lar belirip, kendilerini çabucak "anı" yapıyor. Biz sadece onlara şahit olabiliriz.Onlarda bize.


-Kelebekler kelebek olmadan önce,tırtıl olarak yaşıyorlar.Kanatlarını açıp en rengarenk oldukları kısa sürede de, sadece çogalmak istiyorlar.Yani bizim "A kelebek!" diye el çırptığımız dönemlerinde, gerekirse yemek bile yemeyip yavrulamayı düşünüyorlar.En güzel hallerini kendilerini ebedi kılma çabasıyla geçiryorlar.


-Beni mahcup ediyorsunuz.Lafı bir türlü size teşekkür etmeye getiremiyorsan,hep bu mahcubiyetimden.Size teşekkürüm çok içten.


-Saçların güzel merak etme diyen.. Geceleri sorulara uyutup, sabahları cevaplarla uyandıran.Seviyorum onu.


-Matruşka olamazdım onsuz.


-Hayatı değiştirmek istediğinde, değiştirebileceğin tek şey odur çoğu zaman. (saçın)


-Benim için cennet budur.Diğer cennetlere saygım sonsuzdur.


-Sevmek birlikte mutlu olmaktır.(aloha)


-Yanımda duran her neyse,onunla mutluysam onu seviyorum demektir.


-Dikkatin nerdeyse enerjin oraya gider.(makia)




-Algılanan gerçektir. Örneğin ben yüzme dersi alırken o havuzun diğer ucu daha uzaktı.Buna yemin edebilirim.Ben daha iyi yüzdükçe kısaldı.Şimdi bir adım. Zor algıladığım her şey zor ,kolay algıladığım herşey kolay. Ah benim kontrol etmesi zor duygularım. Dünyayı siz yönetiyormuşsunuz da haberim yokmuş..


-Hayata karşı meraklı bir tutum izlemek, bıkmadan usanmadan , usanmadan en saçma şeyleri bile öğrenemden duramamak.


-Ben en çok ne zaman kendim gibi olurum?Hangi insanın yanında,nerede, ne yaparken?


-Yapmayı en çok sevdiğim şeyden nasıl para kazanırım? bilmesem de olur mu?


-Peki,hayatta en çok istediğim şeyin ne olduğunu öğrensem unutur muyum?

-Murathan Mungan doğru söylemiş, kelime silahı olan, onu asla kullanmamalı. Bir ömür sakat bırakabilir insanı.

-Dünyanın kendi etrafında ve güneş çevresindeki turları sandığımdan daha hızlı çıktı.Ben bunu düşünmezdim.Çünkü insan bu dönüşleri hisetmemek üzere yere çakılmıştır.Fakat "bir durup düşündüğünde" ki bunu yapmayı hiç sevmeyiz, baharların ve akşamüstlerinin çabukl çabuk gelişi dikkat çeker.

-Ben genel bir anlamda kökü havadayım.




-Aramızdan biri tuvalete gitse,hemen en yakın dostlarımız avuçlarımızda. Iphonelar,blackberryler..Bir rahat edemiyoruz ki.. oradan sonrasını planlamakla meşgul oluyoruz. Ve o an uçup gidiyor,bir sonraki de aynı şekilde uçacak keza. Sürekli birlerinin bir şey dediğini düşünün,öyle konuşuyoruz işte.Hepimiz herkesle aynı anda.Duyuyor musun beni?Ne kadar birbimizi anlamaya ve anlatmaya yok. Evde internetten konuşuruz nasılsa..

-Hayatımı değiştirecektim ve bunun için bana gerekli olan malzemeler vardı. Birincisi nefesti. Onu aldım. İkincisi adımdı.Onu attım.Üçüncüsü neyse de bulacaktım...

-Varılacak yer yok, sadece yolculuk var, kelimlerin içi boş, dışı süslü , sadece gözler ve davranışlar gerçek.

-Düşündüğün şeyler sana şekil verir, ne düşünüyorsan öyle.

-Gelecek daha gelmemiş bir şimdi, geçmiş olmuş birmiş şimdiler.

-Hayatı ağırlaştıran şey,seçim çokluğu. Az şey kadar güzeli yok.

-Olduğu gibi.Bu lafı ezber bilsek, soluk ve mükemmel olmayan şeylere karşı tahammülümüz genişler.Kenidimizi tırmalamayı bırakırız. Kişiliğimizi ve bedenimizi çekiştirip durmayız.Wake ari deriz bizi eksik bulanalra."Ben böyleyim, bu sepetteki turp kadar yamuk,bu havuç kadar kesik, bu limon kadar lekeliyim"Ben böyle bir şeyim işte. Ve kendimi son derece vitaminli hisediyorum.

-Değiştirme çabasının sonunda, elinde bıçak hayali kırık bir sürü insan kalır.Ve sepettekiler de, mutlaka bir gün onu katil olmakla suçlar.

-Kusurda ki kusursuzluğa tapmak.




-Hep koşturuyorum.Bir şeyi halletmeden eve döndüğümde beni azarlayan vicdan teyzemle kalıyorum..

-Yapmadığm şeyler yapıyorum, bakmadığım şeylere bakıyorum. Görmediğim şeyler, beni ancak böyle görüür.Biliyorum.

-Bizi çoğu zaman mutsuz eden başkalarından ödünç aldığımız kendimimiz.Bizden tonlarca kat daha kocaman, daha akıllı, hiç kusurlu versiyonumuz.Hep başkalarına hak vererek, puta tapar gibi, kendimizin bize benzemeyen o koca heykelin önünde eğilerek..

-Unutma önemli olan senin ne istediğin...

-Mutlu bir çocukluk  için hiçbir zaman geç değildir.

-Sonra ömür defterinin her sayfasına izi çıkıyor. O sayfaya geri dönüp,yazının doğrusunu yazmak gerek,empati dilinde.

-İnsan nasıl çocuğunu güzel, çirkin demeden bağrına basıyorsa, kendini de bunu yapmalı.Karakteri topal,ruhu şişman ya da huyu şaşı da olsa, kendisine sarılmalı.

-Kadınlar için bir cümle, bir avuç dolusu anahtar demek.

-Sabah gözümü açar açmaz, keşfedilecek koca dünya tek işim gücüm olmalı.

-Meraklı bir hayat heveslisisin belli.

-Geçenlerde biri beni üzmeye kalktı, bir çevirdim kamerayı onu görmeyen yerlere, sıkılıp gitti dikkatimi alamayınca.Bu yöntemlerin en güzelidir.

-İnsanlar hayatlarının büyük bölümünü sıkılarak geçirirler.Onlara yumak verirsen, kedi olurlar.

-Hayat benim için belki de yıldızlar beni terazi ördüğü için, kararsızlıklarlal dolu.


Öptüm,bye..