gülümsemeyi severim

TAŞ,kağıt,makas...

yazmıştım bir önceki yazıda, benim bir hayal arkadaşım vardı pınar diye..çünkü tek çocuk olmak o kadar da eğleneceli değili hayatta.. her oyun iki kişi gerektirir,evcilik olmaz tek başına, nasıl kenidine nikah kıyamıyorsan, doktorculuk oynanmaz tek başına, tedavi eden biri yoksa.

masallar ile büyüdüm her çocuk gibi,en sevdiğim renk pembe oldu ve hep mutlu sonlar hayal ettim..sonra bir gün hayat madalyonun diğer yüzünü gösterdi,tek başına ve güçlü kadını,işte o zaman kahramanlarımı masallardan değil gerçek kadınblardan seçmeye karar verdim..ancak çizgimden çıkmadım bana yakın olanları idol olarak belirledim,takdir ettim...

işte tam bu yazıda bahsettiğim gibi.. nedenini sorma, ben yakın hisettim kendimi,sadece bu..

Ankara'da yapılan Matrix "hayalindeki sen ol" sloganıyla çıktığı marka sürecinde tanıtım yüzü olarak EDA TAŞPINAR'ı seçmişler.. İyi ki de seçmişler,Ankara'ya geldi, biz tanıştık..

Maalesef marka bu kadar güzel bir olay yaratmasına rağmen, marka hakkında hiç bir bilgi vermeyerek sadece Eda Taşpınar'a artı sağladı. Ankara Cebeci ve Bahçelievler adreslerinde olmak üzere iki kuaför salonu ile anlaşan Matrix markasıi Eda Taşpınar'ın öncülüğünde kadınlarla stil,makyaj ve saç üzerine konuştu..





Tanışmaya gelen profil arasında tek randevu alıp gelen bendim,diğer hanımlar nezakat icabı gelmiş gibilerdi,çağıdılar geldim, bir bakalım dediler. Konsept ise üç farklı kıyafet ,tek ayakkabı ile "ikoncan" dan tüyo almaktı..Ben hazırlandım ve gittim, öğle arası olmayan işyerimden izin alarak,ve iyi ki gitmişim.

Karşımda çok güzel,gözleri ela, beli 33,5 cm, sürekli gelen, her yeni danışan geldiğinde ayağa kalkan,kocaman gülümsemesi ile hoşgeld,iniz diyen ,dünya tatlısı bir kadın buldum,bir kez daha hayran oldum...



Peki ne tavsiyeler verdi,gelenlere?

*bacak boyunu uzun göstermek istiyorsan kısa giy, ne kadar kısa etek o kadar uzun bacak boyu.
*siyah göze siyah kalem ise sadece feminen olursun eğer farkındalık yaratmak istiyorsan zıt renkler kullan, kendisi elektrik mavisi kalem ile gözlerine daha çok vurgu verdiğini söyledi...

kesinlikle kutu bebeği tarzında süslü bir kadın değil,çok içten, ojesiz tırnakları ile,sıcak olduğunda yaptığı at kuruğu ile..

gelenlerin tarzlarını yorumladı,önerileri de bulundu,benim tarzım içinse  farklı birşey denemek istedi,kendi gözlüğü ile şapkasıı verdi..Ruhumun 1950'lilere ait olduğunu söyledi, o dönemden parçalar bulmamı önerdi.

 

tam giderken, umarım erkek arkadaşınız  ile ömür boyu mutlu olursunuz,masallarda ki gibi dedim,sarıldı beni, öptü."sen ne tatlısn,şekersin " dedi, tıpkı ilişkisi onay gören her kadın gibi...

Marka konusunda birşey öğrenme fırsatım olmadı ancak yaşadığım en güzel öğle tatiliydi.

ben herkes mutlu olsun isterim..

öptüm,bye..

neden yazdığımı anladım,anlatacak birşeylerim ve dinleyecek kimsem olmadığı için..

kendimi rahatlatmak için yazıyorum sadece...

10.10 benim doğumgünüm,dileğim ise belli...sadece daha iyi bir insan olmak...



tek çocuk olmak zordur, sana verilmeyen her ilgiyi kıskanırsın, o yüzden ben 3 erkek çocuğum olsun istiyorum, evde kovboyculuk oynayalım,kuralları tanıyalım,sadece yaşayalım..evte özendim birilerinden..
bu kadından...

tek çocuk olmak zor ve zorlayıcı birşey.. hayal arkadaşların olur..benimkinin adı Pınar dı...ben yemeğimi onunla paylaşırdım,onunla oynardım hayal oyunlarını.

herkes sadece anlatmak istiyor,bildiği gerçeklerin onay bulmasını..kimse dinlemek istemiyor o kadar 1001 gece masalına rağmen...

iletişimde kalmak önemli olan,iletişimin alışveriş olması,anlattın,dinledim, lütfen sende beni dinle..çok farklı şeyler anlatmayabilirim ama kellimeler var boğazımda ağrı yapan..

bir yazı okudum, işte bu yazı, mutluluk genetikse, genlerime şükürlerimle...




28 yılım var yaşanmış,bu sürede  herkese yardım etmeye çalıştım.Çünkü arkadaşlarım mutluysa bende mutlu olurum..herkese yetecek kadar sınırsız imkanların olduğu mutluluğa inanırım ben,hep beraber mutlu olalım...

hayat,adanmışlık gerektirir demişler..

adanmışlıklar..




ben herkes mutlu olsun isterim..

öptüm,bye..

beklenen gün geldi ankara'ya h&m açıldı

Ankara Moda Haftası kapsamına almışlar H&M markasının Ankara'ya gelişinin VIP kutlamasını: Sadece açılış demek bence yeterli bir kelime kesinlikle bir kutlamaydı...

Önce H&M markası ile ilgili biraz bilgi..Ardından da Ankara H&M otuzikidişin kelimeleri ile..

H & M Hennes & Mauritz AB, 1947 yılında İsveç ‘te bayan giyimi satan bir şirket olarak Erling Persson tarafından kuruluyor. İlk başta “bayanlar için” anlamını taşıyan “Hennes” ismi ile başlayan serüven, Persson ‘un 1968 yılında Stockholm civarlarında “Mauritz Widforss” isimli bir av malzemeleri mağazası satın alması ile önemli bir değişikliğe uğruyor. Mağazanın stoklarında erkek giyimin de mevcut olmasından dolayı şirket önce ismini “Hennes & Mauritz” olarak değiştiriyor,  daha sonra da erkek giyim de satmaya başlıyor. Markayı daha sonra H&M olarak kısaltan Erling Persson ‘un oğlu Stefan, 1990 yılında CEO ‘luk görevini üstlendiği şirketin 1998 yılında da Yönetim Kurulu Başkanlığına getiriliyor. H & M Hennes & Mauritz AB, günümüzde 37 ülkedeki 2,200 mağazası ve 76,000 çalışanı ile dünyanın en büyük aile şirketlerinden biri olarak faaliyetlerini sürdürüyor.

Türkiye'ye ilk mağazasını 06 Kasım 2010 yılında İstanbul Forum AVM merkezinde açtıktan sonra,özellikle Lavin for H&M koleksiyonu ile mağaza izdihama uğradı, 15 dakikalık alışveriş hakkının tanındığı mağazanın gün bitiminde tamamen boş kaldığı söylentiler arasındaydı.Bakalım aynı etki 17 Kasım'da mağazalarda olması beklenen Versace for H&M kolleksiyonu ile  Ankara mağazalarında da yaşanacak mı?

VIP açılış gecesi, farkını girişe serilen, kırmızı halı ile ilk andan itibaren hisettirdi.Kırmızı halıda yürüken veya H&M görselinin üzerinden poz verirken, eğlenmemek imkansızdı. Blog yazarlarına yardımcı olan görevli bileklerimizi taktıktan sonra alışveriş arkadaşlarım ,yakında adını büyük puntolar ile moda dünyasında markalaştıracak olan PRIDE ve daha 17 lik EFE bize ikram edilen şampanyamızı aldık ve suratlarımızda ki kocaman gülümse ile mağazayı dolaşmaya başladık. Ankara'da ne kadar güzel ve tarz giyinen insanların olduğunun kanıtıydı o gece.


PRIDE

Gecenin  kahramanları güleryüzlü satış personelleriydi.Herkes ile tek tek ilgilenerek, 3300  metrekarelik mağaza içinde koşarak sorduğumuz her  ürünü tüm renkleri iki saniye içersinde getirmeleri ve bitmeyen enerjileri ile hayran bıraktılar kendilerine.Özellikle bizim ile ilgilenen sevgili Selim ve Ateş'e en içten teşekkürlerimle..



Mağaza açılışında kimler vardı yerine verilmesi kolay cevap kimlerin olmadığıydı...

Bloglardan takip ettiğim merak ettiğim blog yazarları,uzun zamandır görmediğim üniversite arkadaşlarım, üzerindekilere bayıldığım ancak tanışmadığm  bir sürü modasever..


                                            
Gecede canlı dj performansı,bolca eğlence, leziz ikramlar ve gerçekten tarz sahibi davetliler  vardı.




Cepa mağazası 17 Eylül'de kapılarını tamamen açtı, Gordion mağazası ise 24 Eylül tarihinden itibaren hizmette.Eğer gitmeden deneyim derseniz, web sitesini mutlaka ziyaret edin,H&M deneme kabinine gidin,mankeninizi seçin ürünleri giydirin , fiyatlarını öğrenin ve güle güle giyin.

İlk teşekkürüm davetiyemi gönderen sevgili arkadaşım NİLAY 'a...

Ardından geceyi paylaştığım sevgili alışveriş arkadaşlarım pride ve 17'liğe teşekkürlerimle...

                                                                 DAHA 17  EFE

Ve en son elma H&M'e hoşgeldin Ankara'ya...

Basında da yer aldı açılış, eğer otuzikidişinizi göstererek bakarsanız, beni bile görebilirsiniz bu fotoğrafta...kendi fotoğrafıma yer vermeyi pek sevmiyorum ancak dikkatli gözler beni seçicektir.



Şampanya tadında zarif ve eğleneceli günler dileğiyle;

Öptüm,bye..

sihirli lamba havası

H&M in süper açılışının postundan önce;biraz kişisel biraz günlük yazmak istiyorum..


Geçen gün araba kullanırken, evet gece olmadığı sürece başarılı kullandığımı düşünüyorum, radyo dinlerken,radyo ayarları en sonun onun yaptığı  o yüzden ntv dinlerken, bir soru çalındı kulağıma.. spiker pardon radyoda öyle tanımlanmıyor galiba, bir soru sordu."kendinizde bir özelliği değiştirmek isteseniz,neyi değiştirdiniz?" trafikte ilerlerken düşündüm, neyi değiştiridim, dileğim ne olurdu? iç disipline sahip olmak kelimeleri geldi kulağıma benden bana..

Sadece hayallerin olması yetmiyor, her uzun yol nasıl küçük bir adım ile başlarsa, harekete geçmek gerekiyor sadece..İlk adımı atmak... Daha düzenli bir insan olmak isterdim aradığı herşeyi anında bulanlardan, benim bu gece işim var,eve gidip kitap okuyacğım diyenlerden.En önemli gecede giyeceği kıyafeti son dakikaya bırakmayalardan...


Daha iyi bir insan olmak için çok çalışıyorum ve çok yanılıyorum her gece dua ediyorum daha iyi bir insan olmama yardım et Tanrım diye..çünkü daha iyi biri insan olunmuyor tek başına,bir yerde yıkılıyor surlar...

Önümde almam gerekn çok yol ve sonunun ne zaman olacağını bilmediğim bir ömür var...



Çevremde ki herkesin mutlu ve sağlıklı olacağı pamuk şekeri eğlencesinde bir hayatımız olsun..

Tekrarı olmayan bu yaşamda,keşke dememek dileğiyle..

Ben herkes mutlu olsun isterim..



Öptüm,bye..

Blogger,Moda ve Ankara

Ankara hayatını yazmayı hedefleyen bir blog olarak açmıştım başalngıçta otuzikidişi ancak zamanla günlük halini almaya başladı yazılarım.Kimseye sınır koyamadığımız gibi, kendime koymuyorum, o yüzden bazen günlük bazen Ankara'lık olarak yazıyorum,yazıcağım. Ve bugün sıra Ankara yazılarında...

Moda, ne ola ki? İstanbul'da bir semt? Uğruna borç bataklarına girilen kredi kartı canavarı? Yaşam amacı,varoluş sebebi? Bilmem, daha doğrusu bilmiyordum, taaki 22.Ankara Moda Günleri kapamında yapılan etkiniliklere katılana kadar..Ve anladığım şey ben modayı değil, stili seviyorum,markalara tapanlardan değil,kendince yaşayanlardan olmayı tercih ediyorum, izlenimleri anlatmaya başlıyorum..



22.Ankara Moda Haftası bu sene JWMarriott Ote'lde ki açılış defilesi ile başladı.Standart Kıtır/Üst Kat buluşmalarımıza yepyeni bir soluk getirelim dedim ve süpriz hazırlayarak davet ettim didi'yi... Benim araba ile yaşadığım süper macera ile başladı yolculuğumuz, iki yıl içerisnde defalarca gittiğim evi bulamayarak,evimden sadece 3 sokak ilerisnde Ankara'da kaybolarak, ve sonunda taksicinin yol tarifi anlamayıp, siz de gelin ben sizi takip edeyim diyerek aldım evden didi'yi.. Turizm yapmayan bir turizm mezunu olarak merak ettiğim bu oteli, bir moda defilesinde görmek portakallı çikolata gibiydi..

Defileyi beklerken alkolsüz mahitalarımız ,servis personelin inatla söylediği şekli ile,eşliğinde basına poz verdik.Patlayan flaşlar,sırıtan dudaklar,gözüken dişler, işte bizim halimiz. Kapılar açıldıktan sonra maalesef ismimizi hangi sandelye de olduğu 1500 sandelye arasından bulamayıp,podyuma yakın bir yerlerde yerimizi aldık.Hatta yerimizi ararken podyumda yürümüşlüğüm de var:)

Açılış defilesi Abdullah Öztoprak'a ait olan "Kod Adı Venüs..." Bir sinema filmi podyumda olarak lanse edilen defile inanılmazdı.Benim bir ilkti ,ilk kez canlı bir defileyi izledim, o yüzden kıyaslama yapacak boş bir  güvende değilim.Ben çok etkilendim elbiselerden,sunumdan,atmosferden.Gelecek dönemde vizyona girecek olan "Kod Adı Venüs" filminin oyuncuları Cihan Ünal, Cem Adrian'da set arkadaşlarına destek vermek için defileye gelmişti. Film,Kıbrıs Türklerinin geçmişte yaşadığı acıları ve Kıbrıs modern tarihini dünyaya ilgi çekici bir şekilde sanatsal bir dilde anlatmayı hedefliyor.Bu arada modacının da Kıbrıs'lı olduğunu biliyor muydunuz?

Defilenin bir başka özelliği ise, davetiyemiz olmasını sağlayan, defilenin sponsorlarından sevgili arkadaşım Sezar Sak'ın başarılı makyaj çalışmalarını podyumda izlemekti.Sezar Sak ile yaptığım "Ankara Ünlüleri" röpörtajı pek yakında bu blogta :)



Fotoğraflar;habertürk adresinden..
Defile daha sonra Karton,Seçil ve bir kaç Türk firmasının daha şovları ile devam etti,hamile koleksiyonu sırasında pride nın  survivor yolu ile, kimseyi rahatsız etmemek için ve emeğe saygısızlık olmasın diye, sandalyeleri dizmek için kurulan platformun altından geçerek salondan çıktık ve otelin lobisinde defile kritği yaptık.Ankara'da isminin marka değeri bulunan ve giyim tarzı ile fark yaratan ve bence defilenin en şık kadını,Fatoş abla da ordaydı.Şapkasından, tırnağa kadar uyumlu görüntüsü ile tek renk giyimi yansıtanlardan..



Ben Fatoş abla'da okumadım ancak ilkokulu onun okulunda okuyan bir arkadaşım vardı,hala var, arkadaşım değil aslında,sanırım günlük kısmına geçmeden burada durmalıyım.Bana detaylıca anlatmıştı  verilen eğitim sisteminin incelliklerini ve hep düşünürdüm acaba başka bir okulda okusa nasıl biri olur diye?

Fotoğraftaki kim derseniz,defileye pride ile beraber gelen ankara'da yaşayan,modaya bayılan,eğlenceli şirin efe ege özden ,daha 16,5 yaşında:)

Moda haftası 2. gün Ankara Cepa H&M açılışı ve devam araba maceralarım yarın geliyor..

Ben herkes mutlu olsun isterim.

Öptüm,bye..

senden,benden,bizden

bayramın üçüncü günü,annesi ile Ankara'da yaşayan 28 yaşında her kızın yapması gereken bir ödev olarak,
annem ile beraber  İkea evimizin herşeyine gittik.Pembe arabamıza atladık  ve ilk çıktığı günden beri hiç değiştirmediğimiz albüm olan Candan Erçetin kırık kalpler durağı albümü ile yola koyulduk.Yol boştu ve huzurluydu hatta korkutucak derecede tenhaydı.Hayattan ve beklentilerden konuşmaya başladık, şarkının sözlerinden etkilenerek ve tam o anda o göründü İkea...Ancak ben yolu bilmediğimden yanlış yerden döndüm  ve  geri dönmek için tüm gittiğim yolu tekrar dönmek zorunda kaldım. Tam o anda düşündüm hayatta böyle birşey değil mi? Görüyorsun,biliyorsun sonunda öleceğini,gideceğin yeri ama inadına devam ediyorsun yaşamaya,dönmeye,dolaşmaya, yeni yollar aramaya..Bu aralar biraz yorgunum yolda olmaktan, herkes gibi olmamnın sıkıntısı yaşıyorum ve çizilmiş yollardan gitmeyerek...





Aslında biraz değil çok yorgunum, biraz mola almak istiyorum ancak yaşamda bu mümkün değil, her sabah uyanmaya devam etmek zorundasın, yolları kazmaya, kendi yolunu bulmaya, bu nedenle sanırım çok önem veriyorum yolda yürüyeceğim birleirnin olmasına, arkamdan,önümden değil, yanımda yürüyen birisinin olmasına..Köklerim havada asılı olsa da aslında bende bağlanmak istiyorum toprağa tutkuyla, beslenmek. Baharda yeniden açmak  için döktüğüm yapraklar var, korkularım var..Bu aralar azalsa da var olmaya devam eden hala bir umudum var. Çok seneler önce benden  bir çocuk hoşlanıyordu ,iş yerinden bir tercüman, mavi gözleri ve karizması ile Sean Penn havasındaydı, bir kış günü toplantı için Antalya gitmiş,ordayken aklına ben gelmişim, açıp demişti ki, seni tanımak denizin kenarında yürümek gibi,orada olduğunu biliyorsun ama girip  yüzemiyorsun...Hoşuma gitmişti o zaman taaki erkeklerin bahane üretmekte gerçekten yaratıcı olduklarını anlayana kadar...

Bu arada lütfen İkea'nın çok gereksiz ve sıkıcı, çocuk bölümü hariç, bir yer oldıuğunu düşünen tek kadın ben olmayım..Lütfen lütfen lütfen.. İkea'dan önce bu insanlar evleri için bu çılgın alışverişi nereden yapıyor, ve sulu köftenin kurusu olan İsveç köfte yemeyip nasıl yaşıyorlardı gerçekten merak ediyorum..

Bu postun bu kadar karışık olmasının tek sebebidir Tunalı Bestekar Sokak ta olan Kibele Cafe de çalışan ve fal baktırmak için üç gün önceden randevu alınan Işın Hanım.Psikologa gitmekten daha ucuz olduğu ve gelecek ile ilgili güzel şeyler söylediği için her zaman tercih edilir falcılar.Peki ya falcı aklında hiç olmayan bir şeyler söylerse, daha doğrusu hayatta olmaz dediğin şeyleri gün vererek teyit ederse,isimleri içindeki harfler ile sıra ile söylerse, sende kendini bir piyon gibi hiseder misin?? Gelecek ne zaman  çizildi mi?? Biz dönüp dolaşırken aslında yol hep aynı mı? Sadece dönüp duruyor muyuz,olduğumuz yerde??




Fala inanma falsız kalma, eğer çıkarsa fal çok yakında sansasyonel süprizlerim olabilir.

Ben herkes mutlu olsun isterim, bu aralar özellikle ben... 

Öptüm,bye...