gülümsemeyi severim

ted ve 17

tedle21gün projesinde bugün david hoffman ın konuşmasını izledim...

ya sonra diyor konuşmada özetle, her şeyin dakikalar içinde olduğu bir felakette nasıl ayakta kalırsın? her felaket kişiye özeldir tıpkı Anna Karenine romanındaki gibi "“Mutlu ailelerin hepsi birbirine benzer; mutsuz ailelerin mutsuzluğuyla kendine özgüdür” cümlesi gibi... yıllarının geçtiği evin yandığını düşün,her şeyin kopyası olmayan filmlerin yok olduğunu düşün, seni sen yapan, sen olmanda payın olan her şeyin kül olduğunu... her şeyin dakikalar içinde olduğu ve yok olduğu sen bu olaydan sonra "kötü bir şeyi iyi bir şeyi dönüştürmek zorundasın " der miydin? diyebilir miydin? konuşmayı bunu yapabilen bir adam anlatıyor, eşi ve kızı ile kalan anıları toplamaya çalışan, belki de şimdi daha değerli olduğuna inanan... 























aslında hayat ona verdiğimiz anlamdan ibaret değil mi? mutlu ve mutsuz olmak bilinçli bir seçim değil mi? onun kadar zengin ve güzel değilim ile bu kadar güzel ve bu kadar param olduğu için teşekkür ederim arasında ki fark nedir? sadece bir bilinç, algı oyunu mu? herkesin mutluluğu kendi neyse, mutlu olmak bizim elimizdeyse, neden mutluluğu seçmiyoruz? uyandığım her gün için, nefes aldığım her gün için, tek başıma tuvalete gidebildiğim her gün için, yürüyebildiğim her adım için teşekkür ederim.

geleceğimi garantileyecek pek bir şeyim yok hayatta, bazen çok yalnız hisediyorum kendimi, ve sonra güneş doğuyor ve yeni bir gün başlıyor, konuşmadan aklımda bu cümle kalıyor...

"her zaman bugünü yaşadım, geleceğe değer verdim"

ben herkes mutlu olsun isterim,

öptüm, bye 

0 yorum: