gülümsemeyi severim

Ya Sonra??

bugün o kadar ilginç bir gün geçirdim ki,günün başından hiç ipucusu yoktu..

her gün gibiydi, evim ile işimin arasının sadece 100 metre ,arka bina, olmasından yararlanarak, sekiz buçukta kalktım,hazırlandım,günün konseptini belirledim, çünkü ben bugün bir erken yılbaşı partisine daha gidicektim.. kırmızı elbisemi giydim, muzurca sırıtan geyik broşumu taktım yakama,tüm iş hayatına gülümsercesine..

her gün gibiydi, ofise gittim...

yıl sonu işler durağanlaşmışken sadece yıl değerlendirmeleri kalmışken,bilgisayar ekranı en yakın arkadaşımken, karşı komşu, daire arkadaşımın, bugün için önemli bir tahili varmış, göbeğinde beş aylık bebek için,umut için...

bugün ne yesek konseptinde düşünürken o gitti tahlile, bizim yemeğimiz geç geldi, çok acıktık, yemeğimizi şövalye  masamızda yedik, kalktık,çalıştık..

sonra o geldi, karşı komşu ofise..gördüm ama anlamadım,anlandıramadım..

sinirli,öfkeli,telaşlı,gözü yaşlı geldi..

ağladı,çalıştı,ağlarken çalıştı,var olmaya çalıştı,devam etmeye çalıştı..

arka planda ise, kardeşini bekleyen,kardeş isteyen sadece sekiz yaşında bir kız çocuğu var..kardeşine isim düşünen..kendi ismi ile uyumlu olsun diye tüm dizilerdeki popüler karakterlerin ismini deneyen.ona nasıl anlatır? aramızda yirmi yaş varken,ben ne yapacağımı bilemezken,hamile olan sadece iş arkadaşımken..

googleladılar, baktılar, tanıyı koydular..down sendromlu bu çocuk..ense kalınlığı standartlar içinde değil,standartlar içinde değilse sorundu..kimse farklı olamazdı..ense kalınlığı  çok kalın... real hayatta ensesi kalın olsaydı sefa içinde bir yaşam sürerdi ancak annesinin göbeği içinde zordu..

o an düşünmeye başladım, neden hep kusursuzu sevme arayışımız diye? sevmek için eksiksiz mi olmak gerek? sevdiğimiz kim eksiksiz? ya da kimi sevebiliriz eksikleri ile? doğan her çocuk dünya en tatlı bebeği olmaya aday mı doğmalı?






işte ben böyle düşünürken, ne yapacağımı bilmezken, bir doktordan daha görüş alınmalı dediler..tek kişinin dediği doğru olmaz..süper bir doktor buldular,birşeyler ana bilim dalı başkanı...

bir yandan iş devam ederken,hayat akarken, ofis annesi hazırlanmaya başladı,ikinci görüşü almaya,umut dolmaya..

o ana kadar ne yapacağımı bilmeyen ben,bende geliyorum dedim,sadece çok içtence, akşamki planları iptal ederek,işten özel izin alarak..

girdik kolkola, korkularımızı bıraktık geride..doktorun bekleme odasında oturduk ,konuştuk, aslında ne kadar önemsiz olduğunu sadece o an bildiğimiz işlerden..

doktor bey,karizmatik insan,empati kurabilen adam..elimi sanki bir akraba gibi içten sıkan,evet akrabalarımla el sıkışıcak kadar samimi ilişkim var bazıları ile..

tekrardan aynı süreç..down sendromu nedir? bu çocuk nasıl yetişir,yolları nedir? iki seçenekten hangisi vazgeçmektir?? doğurmak mı, vazgeçmek mi? ya sonra ??

sonuçta mı ne oldu? her zaman ikinci bir kişiye görüş sormak iyiymiş, ofis bebeği gayet iyi,huzurlu annesinin karnında..

peki ya down sendromlu olsaydı, anneler babalar korkarken,onlar için böyle süper işler yapan adamlar varken?düşler akademisi





karmakarışık bir günün ardından,

ben herkes mutlu olsun isterim,

öptüm,bye



Ho Ho Ho

Çok uzun zaman oldu yazmayalı, aklımda uçan fikir balonlarınuı ipinden tutup yere indirmeyeli..Bir yerden başlamak gerek dedim ve sondan başlıyorum.Yılın son çarşamba gününden, yılın değerlendirmesini yaparken, artılar eksiler ile yarışırken kazananın sadece zaman olduğu tabloda...


2011 yılında hayatımda var olan,sahip olduğum demiyorum çünkü aslında hiçbir şeye sahip olamayacağımıza inanan taraftayım ben, aldığımız nefesi bile geri verebiliyorsak ne sonsuza kadar benim diyebiliriz ki, bir kaç kişiyi ve bir kaç eşyayı kaybettim.Eşyalar için bir kızıldereli inanışına sığındım, çok sevdiğim bir eşyayı kaybettiğinde üzülme yerine yenisinin gelmesi için boşluk yaratmışsındır,sevin der.. özellikle sadece üç saat boyunca takabildiğim, bir- iki fotoğrafta beraber olduğum sarı bileziğim, yenilen ve gel bana..
şu an hayatımda var olmayan insanlara gelince, geçiyor işte.. teşekkür ederim var olduğunuz zaman içinde yoluma arkadaşlık ettiğiniz için.

Geçen sene bu zamanlarda erken emeklilik yaşarken,şimdi kendine yeni görevler yaratan, daha iyi yapmak için çabalayan bir çalışan oldum.Hayallerimde ki iş kadını profilne ve akseuarlarına kavuşamadım ancak adımlarımı attım.

Kız arkadaşların gücünü keşfettim,kız kıza yapılan her şeyde, kahkahaların eşlik ettiğini, susmanında yanlarında bir anlamı olduğunu.

 
Derslerimi aldım bu seneden ve sınavlarını geçtim, şimdi yeni okul çantası yapıp yeni ders yılına,yılbaşına hazırlanma zamanı.. Hayal kurma ve gerçekleştirme zamanı..

sevgili 2012, ben seni çok sevicem , lütfen sen de beni çok sev. Bu sene bizim senemiz olsun,kol kola mutluluk ve kutlamalar ile geçsin. müfredatımız;

*daha iyi bir insan olmak için çok çalışmak, en birinci dersimiz..empati kurmak bolca, taraf değil tanık olmak, iyiyi görmeye odaklanmak..

*üşengeçliği atmak, hayalgücü hediyesini kullanma tarihi bitmeden, topraklar altında kalmadan son zerreceğine kadar kullanmak.

*odaklanmak.full konsantre olmak yaptığım her işe.



derslerimi geçersem bana hediye olarak verebileceğim seçenekleri sunayım zorlanmanı istemem seçerken;

*yarı zamanlı 45 yaşında beyaz saçlı,iki çocuk babası, hafif göbekli bir şöförüm olsun istiyorum. pembe arabamın geçsin direksiyonuna, nereye gidiyoruz desin.istediğim her partiye gitmem için ulaşım sağlasın bana.

*eylül ayına kadar sürecek olan didi nin  uzun balayının sonuna yetişeyim ,beraber new york ta cosmopolitan içelim,alışveriş yapalım, müzikallere gidelim...ailelerin üçüncü bireyi olarak doğumgünü ön kutlamanı orada yapıp hep beraber dönelim ülkemize.

yaşanan her günün, her anın bir kutlama gibi geçsin 2012'm..hoşgeldin...



Bu fotoğrafı, Uğur Mumcu Quick China'da çekmiştim aralık ayının ilk günlerinde ,uzun saatler boyunca süren süper brunchın sırasında.... Keyif yapan noel baba, önünde şarabı,elinde sigarası ile..Keyifle gel 2012...

Ben herkes mutlu olsun isterim.

Öptüm,bye..